Bugünden geleceğe baktığımızda şu anki alışkanlıklarımızı değiştirmezsek robotik teknolojiler ve otomasyon sayesinde insanın ayakta kalmakta güçlük çekeceği, yöneten değil yönetilen olduğu karanlık bir gelecek görüyoruz.
Aranızda mutlaka 2008 yılında çıkan, Andrew Stanton’ın yönettiği bir animasyon filmi olan Wall-E’yi izleyenler olmuştur. Buradaki dünyada gezegenimiz sürdürülebilirliğini yitirdiği için insanlar çareyi uzayda yaşamakta buluyorlar. Ancak gelişen teknoloji ve uzaydaki yerçekimsiz ortamdan dolayı birkaç nesil sonra fiziksel olarak güçsüz, tamamen makinelere bağlı bir hale geliyorlar.
Böyle bir gelecek kadar da korku verici değil mi?
İnsan, hayatının tamamını makinelere devrederek teknolojiden tamamen uzak kalıyor, çocuklar ailelerinden uzak, önlerinde ekranlarla yetişiyorlar ve kimse teknolojiyi anlamadığı için önemli meseleler hakkında konuşamıyorlar… Diğer bir deyişle üreten, yöneten insan yerini tüketen ve yönetilen insana bırakıyor. Wall-E’deki insan modeli her ne kadar abartılı olsa bile bugün hakkında bize çok önemli bir mesaj veriyor: Böyle bir karanlık geleceğin hakim olmasını istemiyorsak bugün teknoloji ve toplumun ilişkisinde önemli sinyallerin farkına varmalıyız.
Eski rutinlerin bugünkü teknoloji toplumunda bir yeri olmadığını biliyoruz. Bugünün teknoloji toplumu yepyeni bir yaşam formu, yepyeni ilişkiler, yepyeni bir insan modeli keşfetmemiz için bizi cesaretlendiriyor. Hayatımızın her alanına yayılan yapay zeka devriminde bu şekilde teknolojinin hızına yetişebilecek, üreten ve yöneten olabileceğiz.
Bugün erkeklerin yapıp kadınların yapamayacağı hiçbir şey yok. Tarihsel olarak kadın ve erkekler arasındaki fiziksel farklılıklar kadınların belirli alanlarda çalışmasını kısıtlamak için geçerli nedenler olarak gösterilirken bugün çok daha farklı bir düşünce yapısı içerisindeyiz. Homo Sapiens ve Homo Deus kitaplarının yazarı Yuval Noah Harari’nin söylediği gibi “Biyolojik gerçeklikler siyah ve beyaz değildir, çok önemli ‘gri alanlar’ da vardır.” Doğal olarak insanların hayal etme yeteneği bu gri alanlar üzerinde bir hakimiyet kurmuş ve kültürel yargıları doğurmuştur. Ancak zamanın ruhu ve insanların ihtiyacına göre bu gri alanlar yeniden değerlendirmeye alınmış ve yeni imkanlar ortaya çıkmıştır. Örneğin, bundan önceki yüzyıl kadın ve erkeklere biçilmiş roller çok daha statik iken bu yüzyılda toplumların ilerlemesi için kadın ve erkeğin arasındaki biyolojik farklılıklar önemsiz hale gelmiştir.
Tarihsel olarak Gri Alanları Yeniden Tanımlayarak Daha Parlak Yarınlara Uzanmamız Gerekiyor
Günümüzde ‘gri alanların’ yeniden değerlendirilmesinde teknolojinin çok büyük bir etkisi var. Teknoloji, insanların fiziksel iş gücüne olan bağlılığını azaltmakla kalmadı aynı zamanda ortaya çıkan yeni mesleklerde büyük bir uzman açığı doğurdu. Bu uzman açığını kapatmak için verilen çaba ise toplumun yarısını oluşturan kadınların teknoloji gücüne katılmasını zorunlu hale getirdi. Ancak, kadınların sayısının teknolojide hala az olduğunu ve bu alanda çalışmak için motivasyonlarının düşük olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, bireyin dışında yer alan toplumsal faktörler kadar bireyin duyguları ve zihinsel faaliyetlerinin etkilediği iç dünyası da kadınların STEM alanında çalışmasına engel olabiliyor. Bu iç-dış dengesini sağlayarak kadınların toplumsal hayatta aktif olarak çalışmasına imkan sağlamak için de bireyin attığı gibi toplumsal olarak da adımlar atmamız lazım.
Peki teknoloji dünyasında kadının durumu nasıl?
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2023 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na baktığımızda küresel olarak STEM alanındaki iş gücünün %29.2’sini kadınların oluşturduğunu görüyoruz. Headline Diversity’nin Türkiye için sağladığı verilere baktığımızda da Türkiye’de kadınların %35’i üniversite’de STEM alanlarında mezun olurken bu kadınların sadece %10’u STEM alanında meslek sahibi oluyorlar. Yani STEM alanında mezun olan kadınlar iş hayatına başladıklarında ve erkek egemen çalışma ortamına maruz kaldıklarında farklı iç-dış faktörlerden dolayı ciddi oranda STEM dışındaki alanlarda çalışmayı tercih ediyorlar.
Üretken Yapay Zeka ile Üreten Kadınlar
Kadınların teknoloji sektörüne girme konusundaki motivasyon düşüklüğünü göz önünde bulundurduğumuzda yapay zeka modelleri ile yeni fırsatlar doğuyor. Yapay zeka sayesinde otomatize olan süreçler fiziksel işleri makinelere devrettiği için fiziksel gücün teknoloji sektöründeki önemi giderek azalıyor. Bu sayede teknik bilgiler ve yaratıcılık ön plana çıkıyor ve kadın ve erkekler arasındaki fiziksel farklılıklar bir tercih sebebi olmuyor.
Üretken yapay zeka ise kod yazmamıza gerek kalmadan yaratıcılığı artırmak için bir asistan görevi görüyor. Burada da kadınlar erkeklerden avantajlı durumda. Bu modellere verilen bilgiler ve parametreler genellikle erkek egemen bir tarihsel gerçeklikten geldiği için kadınlar üretken yapay zekanın çıktılarına daha kritik yaklaşabiliyorlar. Özellikle üretim ve tasarım süreçlerinde kadını tanımayan, kadına hitap etmeyen detayları fark edebiliyorlar.
Ancak üretken yapay zekanın varlığı teknolojiyi öğrenmekten muaf olduğumuz anlamına gelmiyor. Üretken yapay zeka 2023 yılında özellikle müşteri hizmetlerinin yaygın olduğu finans, turizm ve perakendecilik gibi sektörleri dönüştürürken müşteri hizmetleri, kasiyerlik, veri işleme ile uğraşan meslekleri yerinden etmeye başladı. 2024’te bu meslek gruplarında çalışanların sayısının azalmaya başladığını görürken, sürdürülebilirlik, makine öğrenmesi ve yapay zeka alanında çalışanların sayısının arttığını göreceğiz
Dolayısıyla, hizmet sektöründe çalışan işgücünün büyük bir kısmını kadınların oluşturduğunu fark edersek kadınların istihdam edilebilirliklerinin ve üretkenliklerinin artması için teknoloji okuryazarlıklarının ve teknik bilgilerinin de artması gerekiyor.
Web3 ve yapay zeka ile kapılarının aralanmaya başladığı geleceğin dünyasına baktığımızda verinin önemi hiç olmadığı kadar ön plana çıkıyor. Verinin insanlığın yerleşik hayata geçmesindeki en önemli nedenlerden biri olan tarımı bile kökünden değiştirdiğini görüyoruz. Bundan yüzyıl önce üretim yapan bir çiftçi gözlemelere ve kendi bilgisine dayalı bir şekilde makinelerin yardımıyla tarım yaparken bugün üretim yapay zeka ile çok farklı bir noktaya geldi.
Artık ziraatla uğraşan kadının bile yapay zeka ile çalışan zirai ilaçlama dronlarının nasıl çalıştığını bilmesi, bitki hastalıkları teşhisinde ve sulamada kullanılan tekniklere hakim olması gerekiyor. Tabi ki burada geleneksel tarım bilgisine hala ihtiyacımız var ama halihazırda var olan bilgimizin teknoloji ile harmanlanması gerekiyor. Çünkü gelecekte teknoloji ile bezenmemiş hiçbir şeyin sürdürülebilirliği olamayacak.
Yapay Zeka ve Üretken Yapay Zeka Her Sektörü Farklı Etkileyecek
TÜİK’in 2022 verilerine göre Türkiye’de istihdama katılanların %15,8'i tarım, %21,7'si sanayi, %6,0'ı inşaat, %56,5'i hizmet sektöründe yer aldı. İstihdamın %32’sini oluşturan kadınların sektörlere dağılımlarına baktığımızda genellikle tarım ve hizmet sektörlerinde yer aldıklarını, sanayi sektöründe sayılarının düşük olduğunu, inşaat sektöründeki katılımlarının ise çok az olduğunu görüyoruz. Kadınların tarım ve hizmet sektörlerine katılım oranları sırası ile %42 ve %35 iken, sanayi sektörünün %25’ini, inşaat sektörünün de sadece %5’ini kadınlar oluşturuyor.
Böyle bir senaryoda izlememiz gereken yol çok açık. Yapay zekanın her şeyi dönüştürdüğü bir iş gücünde inşaat ve sanayide çalışan kadın yüzdesini artırmalı, kadınların işsiz kalmasının önüne geçmek için tarım ve hizmet sektörlerinde çalışanlara teknolojik yetkinlikler kazandırmalıyız. Bunu yaparken şüphesiz her sektörde cinsiyet paritesine ulaşmak için gitmemiz gereken uzun bir yol var.
Peki yapay zeka ve üretken yapay zeka ile gelen otomasyon özelinde baktığımızda sektörler nasıl etkilenecek?
İnşaat sektörünün en az etkilenen alan olacağını söyleyebiliriz. BBC’ye göre örneğin inşaat sektöründeki işlerin %6’sının otomatize edilmesi öngörülürken bu oran hukuk alanındaki mesleklerde %44’e ve ofis içindeki idari alanlarda %46’ya kadar çıkıyor.
Tarıma baktığımızda rekabet avantajı sağlanması için otomasyonunun getirdiği yeniliklerin kullanılması gerekiyor. Özellikle dron teknolojilerinin kısa dönemde bakıldığında maliyeti yüksek olabilirken zirai dron kullanımı uzun dönemde verimliliğin artması ve fiziksel iş gücünün azalması ile birlikte tarım alanında çalışan kadınlara ciddi avantajlar kazandırıyor.
Sanayi alanında Türkiye’de robotik teknolojilerin ön planda olduğunu düşündüğümüzde yapay zeka, makine öğrenmesi ve robotik süreç otomasyonu gibi alanlarda uzmanlaşmak bir hayli önemli olacak. Bu alanda önümüzdeki yıllarda gençlerimizi uzmanlaştırmamız ve özellikle kadınlarımızı bu alanda çalışmak için motive etmemiz gerekiyor.
Üretken yapay zeka önümüzdeki dönemde en çok hizmet sektörünü etkileyecek. Bugüne kadar yaptığımız tekdüze ve angarya işlerin makinelere devredildiği bir iş dünyasında yaratıcılık, kritik düşünme, yapay zeka bilgisi, veri analitiği gibi yeteneklere sahip olan adaylar özellikle 2024 yılı ve sonrasında ön plana çıkacak. Bu yeni iş gücünce üretken yapay zekayı en doğru şekilde kullanan uzmanlara da ihtiyaç duyulacak. Özellikle bu modellerinin işleyişini bilen, onlara en doğru komutları verebilen sufle mühendisleri gibi yeni meslekler de yapay zeka etiği ve denetimi alanında çalışan uzmanlarla birlikte hayatımıza girmeye başlayacak.
İş Gücündeki Profesyonellere Yeni Yetkinlikler Kazandırırken Yeni Nesilleri Teknoloji Alanında Çalışmaya Yönlendirmeliyiz
Geçtiğimiz yıldan bu yana yapay zeka alanında önemli değişiklikler oldu. Bundan bir yıl kadar önce sorduğumuz sorulara cevap veren bir yapay zeka modeli bize heyecan verirken bugün PDF dosyalarının işlenmesi, yaratıcı süreçlerde metin ve görsel üretme, araştırma süreçlerinde ve müşteri hizmetlerinde sohbet robotlarının kullanılması son derece doğal süreçler haline geldi. Yakın bir zamanda hepimiz dijital asistanlarla çalışarak hayatımızı yönetiyor olacağız. Dolayısıyla, iş dünyasındaki tanımlarımız da değişiyor olacak.
Peki, iş dünyasında sahip olmamız gereken yeni yetkinlikler ne olacak?
Bu çalışmak istediğimiz alana göre değişiklik gösteriyor. Şu anda popüler olarak konuştuğumuz alanların arasında yapay zeka ve veri bilimi var. Ancak bunun ötesinde Türkiye içerisinde robotik süreç otomasyonu, siber güvenlik, süreç analizi, iş analizi gibi alanlarda da talebin olduğunu görüyoruz. STEM alanında bir eğitim aldıysanız üniversite eğitimi sonrasında bu ve bunun gibi alanlardan birinde uzmanlaşmanızı öneriyorum.
STEM alanlarında okumadıysanız da teknoloji alanında çalışabilirsiniz. Bunun için ilk olarak hedefleriniz doğrultusunda Python, SQL, Java gibi kodlama dilleri öğrenmenizi, kodsuz yazılım veya veri analizi gibi yetenekler kazanmanızı öneriyorum. Teknoloji artık hayatın her alanına dokunduğu için kendi mesleğiniz veya eğitiminiz ile alakalı noktalardan başlayarak ilgili olduğunuz alanlara yönelebilirsiniz. Bu anlamda internette birçok makale ve eğitim programı bulunuyor. Burada insanların görüşlerini almak, iş tanımlarını anlamak ve ilgili olduğunuz alanların sınırlarını anlamak için sosyal bağlantılarımızı genişletmek de son derece önemli.
Bu süreçte aklımızdaki en büyük sorulardan biri yeni jenerasyonunun yapay zeka ve STEM alanına bakışı. Gallup ve Walton Family Foundation’ın Aralık 2023’te yayınladıkları rapora baktığımızda Z kuşağının %75 oranında STEM alanındaki mesleklere ilgi gösterdiğini ancak sadece %29’unun ilk tercihleri olarak STEM alanında bir kariyer tercih ettiğini görüyoruz. Yani, STEM alanında ihtiyaç duyacağımız uzman açığını kapatmak için Z kuşağını bilim ve teknolojide çalışmaya motive etmemiz, kodlama, yapay zeka, veri analizi gibi konularda onları genç yaşlardan eğitmemiz gerekiyor.
Doğal olarak iş gücünde artan talep ve yükseköğretim kurumlarının bu talebi karşılayamaması nedeniyle iş gücünde bir boşluk oluşuyor. Bu boşluğu da STEM alanında çalışan öğrenciler artana kadar iş gücündeki bireylerin teknolojik olarak yetenek kazanmaları kapatacak. Bu noktada kadınlar için büyük bir fırsat doğuyor. Eğer kadınlar iş gücündeki bu dönüşüm gerçekleşirken iş gücünün aradığı teknik yetenekleri kazanabilirlerse teknoloji odaklı mesleklerde rahatça çalışabilecekler. Bu nedenle bir an önce kendilerini hedefleri doğrultusunda geliştirmelerini öneriyorum, çünkü diğer yarışlar gibi bu yarışa da erken başlamak önemli.
Kadınlar Neden Teknolojide Güçlenmeli?
Artık yapay zeka ile rekabet ettiğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Bizimle birlikte iş gücünde “metal yakalar” dediğimiz robot işçiler de çalışıyor. Sürekli öğrenen, kendine yeni yetkinlikler katan, “Ben yapamam, teknolojide başarılı olamam” düşüncesinden süratle uzaklaşan kadın hangi eğitimi almış olursa olsun teknolojide bir adım öne çıkacak. Çok canlı bir örnek olarak Teknolojide Kadın Derneği’ni kurarken tanıdığım, hayali olan ve bu hayali gerçekleştirmek için bir girişim yapmış bir kadına yer vermek istiyorum: Canan J. Alkın. Müthiş bir kariyer hikayesi olan Canan J. Alkın tam olarak anlatmak istediğimi gerçekleştirmiş, teknolojide rol model bir kadın. Sizlere de güzel bir örnek ve umut olması adına kendisine bu yazımda yer vermek istedim.
1.Canan, biraz kendinden bahsedebilir misin?
İTÜ TMDK'dan sonra Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu oldum. Ardından halkla ilişkiler ve sosyal hizmet uzmanlığı ön lisansıyla birlikte Bilgisayar Programcılığına odaklanarak öğrenimime devam ediyorum. Diploma biriktirmek benim için sadece bir alışkanlık değil, aynı zamanda sürekli öğrenme arzumu da tatmin ediyor. Bu sebeple şu anda Bilgisayar Programcılığı 1. sınıf öğrencisiyim ve öğrencilik hayatım devam ediyor.
Birçok hobim var ve zaman zaman değişse de spor ve müzik benim için vazgeçilmezlerim arasında. Keman çalmak, tenis oynamak, tango yapmak, duvar boyama yapmak ve son dönemde antikalarla ilgilenmek beni mutlu eden aktiviteler arasında. Müzik, hayatımın önemli bir parçası ve yaratıcı zekamı geliştirmede büyük rol oynuyor.
Çalışmayı seviyorum ve yaptığım işi en iyi şekilde yapmaya özen gösteririm. Planlı, programlı ve sorumluluk sahibi biriyim. Disiplin benim için önemlidir; işleri zamanında bitirmek ve verdiğim sözleri tutmak benim için vazgeçilmez prensiplerim arasındadır. Bazıları için sıkıcı olabilir, ancak ben bu düzenli yaşam tarzını tercih ediyorum. Pandemi süreci, esneklik ve spontanlık konusunda bana önemli dersler verdi.
Yeni şeyler öğrenmek, araştırmak, lezzetli yemekler tatmak, sergi gezmek, seyahat etmek ve yeni insanlarla tanışmak beni mutlu eden aktiviteler arasında. Havacılık, otomotiv, sağlık, turizm, inşaat ve IT sektörlerinde deneyimim oldu. Şimdi ise kendi işimi kurarak girişimcilik serüvenine başladım.
2.Üniversiteden mezun olduktan sonra aldığın eğitimden tamamen farklı bir alanda; zamana, bireysel isteklerine uygun bir kariyer değişikliği yaparak kendini geliştirmiş ve yetkinliklerini mesleğe dönüştürmüşsün. Robot İstihdam Ajansı da böyle kuruldu diye düşünüyorum. Bizimle teknoloji alanında kendini geliştirme ve girişime atılma hikayeni paylaşabilir misin?
Çocukluğumdan beri farklı maceraların peşinde koşmayı hayal ederdim. Küçükken, haber spikeri olmayı veya helikopter pilotu olmayı düşlerdim. Evde hazırladığım metinleri sanki bir haber spikeri gibi okur, uçuş hayallerine dalar, gökyüzünde olmanın heyecanını yaşardım. Ancak zamanla, hayat beni farklı bir rotaya yönlendirdi.
Uçuş hostesliği yaparak, gökyüzüne olan ilgimi bir süreliğine gerçekleştirmiş oldum. Ancak işin zorluklarını ve detaylarını yakından görünce, hayallerimin gerçek dünyadaki romantik yanı kadar pembe olmadığını anladım. Bu deneyim, bazen hayallerin gerçeklikle çatışabileceğini öğretti.
Sonrasında, otomotiv sektöründe iş hayatıma başladım. Yeni araçlar, bayiler, lansmanlar... İnsanların yüzlerindeki mutluluğu görmek, iş hayatımın başlarında benim için hem keyifli hem de öğretici oldu. Kurumsal bir organizasyonun içinde yer almak, iş dünyasının karmaşıklığını ve işleyişini daha iyi anlamama yardımcı oldu.
Daha sonra, Sağlık ve Turizm sektörlerinde Satış ve Pazarlama, kurumsal iletişim pozisyonlarında bir Holding bünyesinde çalıştım. Bu süreçte, iş dünyasının farklı yönlerini ve dinamiklerini keşfettim.
Son yıllarda ise, ilgimi çeken iki konu vardı: yapay zeka ve yenilenebilir enerji. Aralarında yapay zeka ağır basıyordu ve bu alanda derinlemesine araştırmalara başladım.
İnşaat ve IT sektöründe Genel Müdür Yardımcısı olarak çalıştıktan sonra, pazardaki fırsatları ve ilgi alanlarımı göz önünde bulundurarak bambaşka bir sektöre adım attım.
Bugün, iş hayatımda bir dönüm noktasındayım. Geçmiş deneyimlerimden aldığım güçle, kendi girişimim olan Robot İstihdam Ajansı'nı kurdum.
Robot İstihdam Ajansı, işletmelere dijital çağ için işlerini yeniden tasarlamalarında yardımcı olan, dijital işe alım süreçlerini yöneten bir danışmanlık şirketi. Amacımız, işletmelere zaman, maliyet, fayda ve verimlilik sağlayacak şekilde iş hedefleriyle uyumlu dijital adaylar sunmak. Her bir dijital çalışanın yetkinlikleri farklı olduğu gibi, her işe her dijital adayın uygun olmadığını biliyoruz. Bu yüzden doğru dijital çalışanın iş süreçlerini hızlandıracağını, yanlış bir dijital çalışan yatırımının ise dijital bir yığına dönüşebileceğini vurguluyoruz.
Şirketimiz kurulduktan sonra birçok yerli ve yabancı partner ile anlaşmalar sağladık. Hukuki sözleşmeleri ve çalışma şartlarını belirledik. Yeni bir firma olmamıza rağmen, ilgiden oldukça memnunuz.
Yapılan araştırmalara göre, önümüzdeki dönemde her 10 çalışandan 2'sinin dijital çalışan olacağı ve bu sayının artacağı öngörülüyor. Bu nedenle, mevcut müşterilerimize dijital çalışan kavramını tanıtmak ve sektöre katkı sağlamak amacıyla sunumlar yapıyoruz. Çalışanların hayatlarını kolaylaştıracak yatırımlar yapmalarını teşvik ediyoruz. Dijital dönüşüme uyum sağlayan firmaların sayısı arttıkça, biz de aynı paralelde büyüyeceğiz.
3.Son olarak, kadınlara vermek istediğin bir mesaj var mı?
Günümüzde liderlik ve girişimcilik tanımları hızla değişiyor. Artan e-ticaret, sosyal medya ve dijital platformlar, iletişimin etkinliğini ve liderlik kalitesini etkiliyor. Bu nedenle, uzmanlık alanlarınızı geliştirmenin yanı sıra farklı disiplinlere de yönelmelisiniz. Ayrıca dijital ve teknoloji alanındaki yetkinliklerinizi artırmalı, odaklarınızı belirleyip planlamalarınızı buna göre yapmalısınız.
Esneklik ve işbirlikçi bir yaklaşım benimsemek, global dünyada avantaj sağlayacaktır. Kendi zihinsel sağlığınızı ve iş-özel yaşam dengesini gözetmeyi unutmayın.
Zaman zaman dijital detoks yaparak kendinize zaman ayırın ve merakınızı canlı tutun. Zayıf taraflarınızı geliştirin, dinlemeyi öğrenin ve gerektiğinde "Hayır" demeyi bilin. Sanat ve bilimle iç içe olun, çünkü bu alanlarda yaratıcılığınızı geliştirecek ve perspektifiniz genişleyecektir.
Girişimcilik, dışa dönük, cesur ve özgüvenli olmayı gerektirir. Potansiyelinizi açığa çıkarın, yeni deneyimler yaşayın ve hata yapmaktan korkmayın. En zor kısım, doğru zamanda harekete geçmektir çünkü başladıktan sonra gerisi gelir. Hata riskini azaltmak için uzmanlardan danışmanlık alın ve güçlü ilişkiler kurun. Tecrübeme dayanarak, müşterilerini dinleyen, rakiplerini gözlemleyen ve çalışanlarını mutlu eden bir organizasyonun başarısız olmayacağını düşünüyorum.
Kendinize inanın ve başarısızlıktan korkmayın. Yaşamın bir provası yoktur, bu yüzden konfor alanınızdan çıkın ve risk alın. İç sesinizi dinleyin ve kararlarınızı ona göre verin. Herkese sevgiyle, yeni yolculuklarında başarılar dilerim.
Teknoloji ile Adım Adım Geleceğe Yön Vermek
Geleceği tahmin etmek maalesef veri ve yapay zekanın hakim olacağı, Web3 ile merkeziyetsizleşeceği bir gelecekte giderek zorlaşıyor. Bununla birlikte bunca yenilik ile hızla değişen dünyada yıllar sonrasını göremesek bile bir sonraki adımı hangi yönde atacağımıza karar verebiliriz. Bu noktada seçim bizim: insanın işlevini yitirdiği, yönetildiği, sürekli tükettiği bir dünyada yaşamak istemiyorsak teknolojide yetkin gençleri iş gücüne kazandırmalı, kadınlarımızı istihdama katmalıyız. Bunun için ilk önce kafamızdaki kalıpları kırmamız, eski rutinlerimizden çıkmamız, teknolojinin getirdiği yeni olasılıklara kendimizi açmamız ve hangi yaşta olursak olalım sürekli öğrenmeye devam etmemiz gerekiyor.
Nereden başlamamız gerekiyor diye sorarsanız, teknolojik dönüşümün bize getirdiği yenilikleri keşfetmek yeni insan formuna ulaşmak için önemli bir ilk adım olabilir. Dolayısıyla, Web3’ün merkeziyetsiz yapısını keşfedin, yapay zekanın bize açtığı yeni olasılıkların farkında olarak olabildiğince bu yeni modellerle çalışın, veri odaklı bir dünyada yaşadığımızı unutmadan veriyi analiz edebilecek ve kullanabilecek yetenekler geliştirin diyorum.
Son zamanlarda konuşmalarımda sıkça yer verdiğim ve 2024 yılında yolumuza ışık tutacağını düşündüğüm bir söz var:
“Bir insanın yaşadığı evrende yapabileceği ve düzeltebileceği tek şey kendini değiştirmesidir. İnsanın gücü her şeye yetmez ama kendini değiştirmeye yeter. Kendini değiştirebilen insan ise her şeyi değiştirebilir.”
Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya isimli romanından aldığım sözle yazımı bitirirken 2024 yılının geri kalanında küçük adımlarla da olsa kendi içimizde başlayan değişimlerin giderek büyümesini, başkalarına da ilham olarak benzer düşüncelere sahip kişilerle bir araya gelmemizi ve ülkemizi ileriye taşıyacak faydalı girişimler yapmamızı diliyorum.